Barselona


Barselona gezimize günler kala heyecanımız dorukta. Geri sayım çoktan başladı ve hala hazırlıklar tamamlanmış değil. Yılın ilk gezisi olan ‘’Şubat’ta Londra’’ dan sonra Barselona’nın içimizi ısıtacağına eminim. Londra’da yanından uzaklaşamadığımız Çin mahallesinde tadına doyamadığımız Çin yemeklerinden sonra İspanya’nın kalbi olan Barselona’da İspanyol yemeklerinin tadını çıkarmak!                                                   
Bu gezinin kadrosunun sadece kadınlardan oluşması da ayrıca etkileyici. Türkiye’den 3 kadınla Roma aktarmalı İtalya uçağı ile Barselona’ya gideceğiz. Bu uçuş hepimiz için, Roma havaalanında geçireceğimiz 1 saatte düşünülürse,  eminim değişik anılara vesile olacaktır.
Uzun uğraşlardan sonra Airbnb aracılığı ile Barselona’nın merkezinde oldukça ucuza bulduğum şirin apartman dairesinin de tadını çıkaracağımız için heyecanlıyım.
Barselona’ya gidiyor olmama rağmen aklımın bir kenarında huzuru ve mütevaziliği ile kendimi ruhen İstanbul’dan daha çok bağlı hissettiğim Berlin ve diğer tarafında da yeni öğrendiğim Fransızca’yı konuşma aşkı ile tutuştuğum Paris yatıyor.
Hayalimdeki  işin ne olduğunu düşündüğümde bir köprü misali İstanbul, Paris ve Berlin üçgeni diyebilirim :)

Büyüdükçe daha da fark ettiğim şey ise, etrafımızın neden bu kadar çok kötü insanla çevrili olduğu ve buna adapte olamayışım. Dün Edi ile yemeğimizi yerken ondan edindiğim bilgiye göre; Türkiye’de kocaların %90’ı mutfağa girmiyor ve babaların da %80’i çocukları ile vakit geçirmiyormuş! (16.06.2015)

Gelelim tekrar Barselona’ya: kadınlarla yapacağımız bir seyahatte vazgeçilmezlerimiz arasında şarap, tapas, sahil ve birazcık İspanyolca ve tabiî ki Flamenko olması dileğimdir.

4 kadın Barselona sokaklarında gezinirken, evet eğlendik. İnsanların yardımseverliği, herkesin birbiri ile flörtleşir gibi konuşması bir yana, şehrin büyüleyici güzelliği de aklımızı başından aldı. Katalan mimarisinin işlerinde ne kadar ciddi olduğunu gözümüz ile görmüş olduk.
Kesinlikle gidilmemesi gereken yerler arasında Türkiye’den herkesi bulabileceğiniz bir Flamenko barı var. Flamenko’yu ucuza izlemek cazip gelebilir, ama inanın herkes orda :) Onun yerine El Raval ya da Picasso Müze’si bölgesinde denk gelebileceğiniz, Katalan mimarisine ait olan binalardan birinin içinde paranıza kıyıp, yemek eşliğinde Flamenko’nun tadını çıkarmanızı tavsiye ederim.

Barselonu’da tecrübe ettiklerim arasında midemi oldukça zorlayan restoranlarında oldukça yavaş ilerleyen servisi diyebilirim. Sabırsızsanız siparişinizi beklerken kendinizi oyalayacak bir şeyleri yanınızda bulundurmanızı tavsiye ederim :)

Üzerinizde en rahat kıyafetleriniz ve ayağınızda en rahat ayakkabılarınız ile gezebileceğiniz bir şehir olmasının yanı sıra oldukça şık olarak da şehrin tadını çıkarabilirsiniz.


Sokak aralarındaki küçük yerel pazarlara ola ki denk gelirseniz tadını çıkarın derim. Figueres’te Dali’nin tiyatrosuna ve müzesine uğramadan dönmeyin derim. Figueres oldukça küçük bir şehir, ve sokaklarında gezerken zevk alacağınızdan eminim. Pizza yiyip, sokaktan kulağınıza çalınan müziği dinleyebilirsiniz. Şehirden ayrılmadan meydanda frozen yoğurt ya da dondurma yemeyi unutmayın.
Eğer denk gelirseniz meydanda kumruları besleyen yaşlı bir amcaya denk gelebilirsiniz ve inatla en zayıf olan kumruyu doyurmaya çalışmasını zevkle izleyebilirsiniz. Yavaş hareketlerle iri ve şişman olan kuşları kovalayıp, zayıf olanları beslemeye çalışıyor.

Kızkardeşim

Gaudi’nin yaptığı eserleri gezerken fakirlik içinde geçen hayatını ve bu hayatın içinden bu kadar büyük bir dahinin çıkmasını hayranlıkla karşıladım. Gaudi, öldüğünde herkesin evsiz ve kimsesiz zannettiğin bir adamdı, şimdiyse yaptığı eserleri tüm dünya görmeye geliyor. Gaudi’nin eskizleri, çalışmaları, çalışma odası ve çalışma hayatı kendini ne denli yaptığı işe verdiğini ve ne denli bir dahi (deli) olduğunu kanıtlıyor. Hala bitirilemeyen La Sagrada Familia ise bütün küçük gizli detayları ile tam anlamıyla büyüleyici bir yapıt.

Havanın sıcaklığına rağmen, sık sık sizi şımartan, içinize gıdıklayan bir rüzgar şehirde size eşilk edecek. Denizden en uzak olduğunuz noktada dahi bu rüzgarın bedeninize eşlik edeceğinden emin olabilirsiniz.

Eteklerinizi uçuşturan bu rüzgar yeri geldikçe içinizi de gıdıklıyor.


Deniz Gundogdu
Barselona / Haziran 2015

Yorumlar

Popüler Yayınlar